ATASINI TANIMAYAN İT PEŞİNDE GEZER
Karamürsel’de güreş ve güreşçilerin makus kaderi için herhalde söylenebilinecek en güzel söz olsa gerek.
Eskiden ilçeden güreşçilerimiz Kırkpınar yoluna çıkarken ilçede yer, gök inler, günlerce ilçenin Kırkpınar’da ter dökecek yiğitleri için görkemli uğurlamalar düzenlenir. Kırkpınar başlayınca çok sayıda kişi Karamürsel’in yiğitlerine destek vermek için gidebilen Edirne’de yerini alır, ama otelde ama sokakta yatar, yinede Karamürsel’in yiğitlerini yalnız bırakmazdı.
Gidemeyenler ise Kırkpınar başlar başlamaz iş yerleri ve evlerde televizyon karşısına geçer herkes tek yürek, tek nefes olurdu!
Evet, olurdu!
Güreşçilerin asgari ücretle kart basmak zorunda bırakılmasından önce!
Bu güreşçi bizden, bu güreşçi bizden değil denmeden önce!
Güreşçilere o ustana sakın selam bile vermeyeceksin denilmeden önce!
Güreşçiler diyarını, ikiye, üçe, dörde bölmeden önce!
Oysa şimdi geldiğimiz nokta o kadar vahim!
O kadar içler acısı ki!
Kelimeler kifayetsiz kalıyor!
Egede güreş olduğu zaman günler öncesinden otellerde yer ayırtan kişiler, nedense güreşin atası Kırkpınar mevzu bahis olunca bir bahanenin ardına saklanıp sessiz, sedasız köşesinde bahaneler üretmeye devam ediyor!
İlçede sevgi kazansın diye naralar atanlar, ilçeye öyle bir nefret ve kin tohumları ektiler ve ekmeye hala doyamadılar ki, kendi fikirlerini kabul edip, el, eteğini öpenler çok iyi oldu.
Karşısına çıkan, hatalarını söyleyen, yaptığı yanlışları ve edepsizliklerini yüzüne vuranlara savaş açıp, birde bunlar benim düşmanım diye, diye ilçeyi öyle hale sokuldu ki, ilçede kırk yıllık dostlar, arkadaşlar sokakta bir birine selam veremez oldu!
Hani sevgi kazanacaktı?
Yıllardır seve, seve, seve bitirilemeyen ilçe halkı ne zaman bu aşağılık zihniyete tepkiyi sesli gösterecek merak ile bekliyorum!
Bu ilçede tükürdüğünü defalarca yalan kişilere, söz konusu kendi şahsi çıkarları olunca yalancı, şerefsiz, hırsız dediği kişilerle iş tutan zihniyete daha ne kadar fısıldayarak tepki gösterecek merak ile beklemekteyim!
Çok şükür ki, bu ilçede hala sesi çıkan, sözünün muteber olduğu büyüklerin yüzü suyu hürmetine isyan çıkıyor!
Karamürsel’de bu hafta sonu anladım ki, güreş tamamı ile bitmiş!
Değil!
Bitirilmiş!
Egolar, kin, nefret, bencillik, saltanat kazanmış!
Bu ilçenin aslan gibi gençleri gurbet elde memleketinin ismini duyuramadıkları için o kadar çok ama o kadar çok üzgün ki! Buna bilerek ve isteyerek sebep olanlar elbet bunun diyetini er, yâda geç ödeyecekler!
Dediğim gibi öyle kin ve nefret tohumları serpilmiş ki, tırpan yapılmadan bu ilçe kendine gelemez!
İlçede ne tarihi Karamürsel Güreş ve Güreşçileri, ne tarihi Karamürsel Sepeti, nede bu şirin ilçenin beton yığınına dönen abuk, sabuk son durumu kimseyi çok sesli rahatsız etmiyor!
Sevilmekten herkes o kadar memnun ve mesut ki, büyük, büyük paralar kazanan kişiler öyle siper hane sahip çıkıyor ki, sevgi kazansın diyenlere?
İşleri bozulmasın diye öyle kolluyor, öyle sahip çıkıyorlar ki, dün demediğini bırakmadıkları söve, söve bi hal oldukları kişiye!
Göz göre, göre yıllardır büyük bir emek ve çaba ile yok edilmeye çalışan ilçeyi el birliği ile mahvettiniz!
Emeği olanları Mevla bildiği gibi yapsın!
Kendini hiç sorulu hissetmeyen sevgi dolu kişilere zaten diyecek hiç bir şey yok!
Ama helal olsun!
Bu ilçenin içine etti denildiğinde herkesin aklında aynı kişi kalacak ve ünlü Kızılderili atasözünde denildiği gibi; Son ırmak kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde, son balık tutulduğunda, paranın yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacaklar.
Oysaki keşke yine borcun içinde yüzseydin, keşke kapının önünde yine yıllardır helal para ile aldığın eski bir araban dursaydı, keşke milyonların olmasaydı da, bu memleket için dimdik durdu diye anılsaydın…