“İnsanlık öyle bir güzel elbisedir ki herkese olmaz.
” Günümüz dünyasının dili maneviyatın, ahlakın, edebin dili değil... Adamlığın, insanlığın dili hiç değil... Kayıtsızlığın, ayrımcılığın, acımasızlığın dili... Başarıya tapınmanın dili... Halk diliyle Odunluğun dili... Kendine, Dünyaya, Geleceğe, Tabiata, Evrene karşı acımasız, kaba, odunlaşmış insanların dili... Odun değilseniz, bu düzende varolamazsınız. Odunlardan çıkıyor iş adamları. Odunlardan çıkıyor iktidarı ele geçiren insanlar. Odunlar el üstünde tutuluyor. Odunlar sınav kazanıyor. İşe giriyor. Odunlar ‘Yukarılara’ doğru tırmanıyor. Politika, odunların oyun alanı olmuş. Dünya odunların dünyası. İnsanlık, tarih boyunca odunluğunu inceltecek kültürel aktiviteleri ortaya koysa da(sanat, bilim, din gibi.) bu eylemler onun kereste olmasından öteye bir işe yaramadı!
Bu sebepten odunların din adına, sanat adına, bilim adına ifade ettikleri söylemlere, davranışlara sakın kanma!
Bu halleleriyle onları keresteleştirilmiş olarak gör!
Onların gerçek hallerine bak!
O yontulsa da hala bir odun!
Nezaketten, mütevazılıktan, edepten uzak... Kendi kabalığını kabul edemeyecek kadar vahim bir gaflet içinde!
Karanlık yanlarını fark edebilecek duyarlılıktan yoksun. Kibrinden, yüksek perdeden konuşmasından yanına varılamıyor. Bakımsızlıktan iç dünyasını yaban otları bürümüş. Toplumsal, politik, ekonomik, kültürel çözümlemeler yapıyor. Tüm çözümlerin sadece kendisine ait yüksek düşünsel güçten ve bilgiden kaynaklandığını sanıyor...
Böylece kendince narşisit imgeler yaratıyor. Tapıyor bu imgelere... Bu imgelerini beslemek için kendisini sevecek insanlar arıyor... Kimseyi sevmiyor... Allah’tan memlekette hala güzel insanlar var...
Bu çirkin çarkın kirletemediği... Hala insan kokan... Onlar belli etmezler kendilerini... Dünyevi hırs ve bu düşüncelerden uzakta yaşarlar. Yoğurt kablarında çiçek yetiştirirler...
Köpeklerle, kedilerle arkadaşlık ederler... Toplumun egemen normlarına uymadıkları için dışarda bırakılırlar, önemsenmezler... Önemsenme diye dertleri de yoktur onların... Onların bu ulvi hallerinin karşısında kendi hamlığımı görürüm de içimin bir yerleri sızlar... Odunluğumdan utanırım... Sonra kendi kendime seslenirim...
Dostun hep yoksullar, garipler, horlanmışlar olsun. Dostların hep onurlu insanlar olsun, vicdanlı insanlar olsun. Bir odunun gözüne gireceğine, bir yoksulun gönlüne gir.
Onlar arasında geçir ömrünü. Ben her şey karamürsel için güzel olsun istedim.
Hiç bir odunun himayesine girmedim. Bu memleketi karamürselimi benim gibi çok seven yanımda olan üç beş kişi bana yeter. Geri kalan odunlar makamları ile mutlu mesut yaşasınlar bal kabağı oluncaya dek.