Tatil Çığlığı; 14 Gün İşe Araaa!
Uzun zamandır atmak istediğim tatil çığlığıydı!
Yaz boyu tepindim durdum, tatil diye diye.
Ve beklenen gün geldi çattı! Yıllık iznim 14 günlük combo menüyle önümde bir seksen yatmakta.
Sabah saati kurmadan,
Akşam yorgun argın koltuğa yığılmadan,
İş-ev güzergâhında gördüğüm hep aynı renklerle solmadan,
Aynı şehirde aynı sabaha uyanmadan,
Aklım beş karış havada geçecek 14 gün.
Bütün yazlık kıyafet ihtiyacımı alışveriş sitelerinden yaptım, iyi halt yedim!
36 bedeni bol; 38 bedeniyse dar gelen ağzı burnu kaymış, internet sitesindeki fotoğraflarla alakası olmayan kıyafetlerle öylece kalakaldım. Şimdi valizim sırf ucuz diye alıp, sonra bana daha pahalıya mal olan kıyafetlerle dolu.
Bir haftalık gezi için o kadar çok eşya götürüyorum ki bir hafta sonraki yazımı tahmin edebiliyorum “Neden valizlerde kilo sınırlaması var bir sürü eşyamı atmak zorunda kaldım, lanet olsun!”
Valiz hazırlamak kadar iğrenç bir şey yok sanırım, pardon ya var, o valizi taşımak. İnsanları ışınlayamıyorlar. Hadi anladık, bilmem kaç senedir abuk sabuk şeyler icat ediyor bilim adamları ama allasen ne olur şu valiz ışınlaması olayını bulsunlar. O zaman hiçbir şey unutmayız hem ben nereye gidersem gideyim muhakkak en önemli şeyleri unutuyorum.
Elime ne geçerse attım valize. O kadar çok kitap koymuşum ki zannedersin askere gidiyorum. Kutu kutu ağrı kesiciler, valizin üçte biri kadar çorap.
Uçak düşse, bir ay dağ başında mahsur kalsak bu valiz bana yeter de artar bile, bir ay sonra beni bulduklarında hâlâ giymediğim bir sürü çorap olduğunu fark edeceklerdir muhakkak.
Biraz deniz biraz uyku bütün isteğim buydu…
Sanki hayatımda ilk kez deniz-güneş görmüş gibi yatıverdim boylu boyunca şezlonga.
Zaten tatil dediğin uzaklara gitmeden de güzel, yeter ki hafta sonları kafaya şapkadan başka şey takmayalım.