Burçin Esra Karadağ

EVLENİYOR MUYUZ GENÇLER

Burçin Esra Karadağ

‘Eskiden böyle miydi?’ gibi iç bayıcı bir yazı yazmak niyetiyle çıkmadım bu yola. Mevcut düzenin gidişatını eski alışkanlıklarla sürdürmenin de pek nahoş olacağının gayet bilincindeyim. Değinmek istediğim, deşmek, irinini dökmek istediğim çok daha başka şeyler var.

Malumuz bir grip salgınıdır gidiyor, bende hastalar kervanına katılıp günlerdir evde öylece uzanıp televizyonda ne var ne yok sabahtan akşama izliyorum. Bedenim eski sağlığına kavuştu fakat gördüklerim ruhumda onulamaz yaralar açtı.

Bu süreçte fark ettim ki günde yalnızca dört saatini düzenli olarak televizyon izlemeye ayırmış birisinin normal ilişkiler yürütme imkan ve ihtimali yok.

Günün ilk saatlerine evlilik programlarıyla başlıyoruz; henüz ergenliğin tozlarını omuzlarından silkelememiş, mesleki edinim, eğitim gibi dertlerden tasalardan uzak o kadınların beklentileri, kırklı yaşlarında emekli maaşları ile erkeklerin kadınlar üzerinden yürüttüğü kişilik savaşları . . Adı evlilik programı gel gör ki evlilik adına tek bir gerçeğe rastlamak mümkün değil.

Hemen ardından evlenmeyi başarmış çiftlerin yarıştığı başka bir program başlıyor; o kadınların kocaları ile yaptıkları akıllara zarar konuşmalar, koca koca değil de sanki zorla verilmiş ev ödevi.

E bi de üzerine bu yıl öylesine çok nişan, düğün, evlilik hazırlığı gördüm ki hem cinsimden utandım, onun adına ben utandım, durdum düşündüm düşündüm yine utandım.

Evlilik denilen kutsal müessese (ki iki insanın milyarlık dünyada birbirini denk getirebilmesi, kendi kişisel alanlarından feragat edip ortak bir yaşam sürdürebilmesi, bu çemberin içine kültürler, aileler, yaşayışlar ve yaşanmışlıklar da eklenince sahiden kutsal olduğuna inanmamak için sebep yok) sevdiğiniz, saydığınız, iyi anlaştığınız insanla kalan ömrünüzde, şartlar el verdiğince birlikte olmak sözü değil midir?

Bu noktaya kadar aynı fikirde isek; o üzerine dudaklar, pembeler, çiçekler, türlü türlü kızsal süslemeler yaptırdığınız gelin arabaları nedir? O araba yalnızca gelinimi düğün alanına götürür, damat el arabası ile mi taşınıyor? 
Peki çiçekli mutfaklar, renkli koltuklar, şekerli şekerli yatak odalarında erkekler yaşamayacaklar mı? 30'una gelmiş, bilmem nerenin bilmem ne müdürü olmuş kocalarınızın iş arkadaşlarına tüylü terlikler mi giydireceksiniz?

Düzeniniz hep bencilce. Evi olsun, arabası olsun, işi olsun, benim istediğim eşyalar olsun. . . Her genç kızın hayalidir evlilik ama adamlar ağaçta yetişiyor gibi davranın, varlığını hiçe sayın sonra 'Adam evlendikten sonra çok değişti!' dua et kötü yola düşmedi, kızlarla altın gününe gitmedi, dua et!

Düğünler genç kızların hayali erkekler ise bu hayale giden bir basamaktan ibaret. Hal böyle olunca o basamağı atlayınca karşınızda televizyon programlarına layık insanlar topluluğu. .

 

Yazarın notu: Pucca’da böyle yaza yaza nihayetinde aradığı aşkı buldu. E hadi inşallah darısı başıma.      

 

Yazarın Diğer Yazıları